31 Temmuz 2010 Cumartesi

pembelerde hasat başladı




Artık avucumdan kaçamazsınız...




Nihayet pembelerime kavuştum.





Sabırsızlıkla beklenen bir aydan sonra pembeler teker teker olmaya başladı. İlk zamanlar her gün bir tane kahvaltılık alırken şimdilerde gurup halinde pembeleşmeye başladılar.




Alt dallardakilerin çoğu oldu, ya da olmak üzere. şimdi üst dallarda çiçekler ve tutan küçük domatesler var. Hasatın tam ortasındayız şimdi. Bitkinin sağlığı bozulmadığı sürece eylül sonuna kadar ürün alırım diye düşünüyorum.


Kahvaltılar daha keyifli olmaya başladı artık. Öncelikle yıkanan pembelerin üzerinde ve içerisinde kabuk tutan siyah bölümlerini bir operatör doktor edasıyla temizliyorum, tabi en az hasarla en küçük bir parçasını bile ziyan etmeden....


Ben bir şeyin tadını damakta tam olarak algılanabilmesi için ince söğüş olarak kesilmesi gerekli diye düşünüyorum. Üzerine biraz yağ, tuz ile diğer ürünlerimizden salatalık, yeşil biber ve taze kekik de ekleyerek süslemek de olmazsa olmazlardan. Öğlen ve akşam yemeklerinde ise ince kesilmiş kuru soğanla müthiş bir aroma oluşturuyor...

Hele pembelerin kapı komşusu taze fasulye yemeğiyle beraber yapılan pembe salata enfes olup parmaklarımızı yediriyor...

Bu sene ilk olarak ürünümüz çoğaldı inşallah böyle devam eder. Eşe dosta, konuya komşuya da ufak ufak bu lezzeti tattırarak pembe propogandaya devam ederiz inşallah. Ağzının tadını bilip te, bu güzellikten haberi olmayan herkesi bilgilendirerek bu renkten mahrum kalmamalarını isterim...
























17 Haziran 2010 Perşembe

pembe lezzet

Annemin köydeki bir yakınımızdan aldığı pembe domatesin bağımlısı olduktan sonra bu bir adet domatesin tohumlarını kullanarak her yıl fideler yetiştiriyoruz.
Bu muhteşem lezzeti tatmak için her sene yaz mevsimini iple çekiyorum.

Ancak ne kadar da uğraşsak fazla verim alamıyorduk. Yani domateslerin tadı damağımızda kalıyor üç beş domates kimseye yetmiyordu.

Egoistlik dedikleri bu olsa gerek, açıkçası diğerlerini o kadar da düşünmüyordum. Çünkü ben başka domates yiyemiyordum. Resmen pembe domates bağımlısı olmuştum.

Bu muhteşem lezzetin saflığını bozmamak için kimyasal gübre ve ilaç kullanmak istemesem de bir kaç ufak girişimde bulunduk.

Nedense yine de fazla bir şey değişmedi. Bu sevimli küçük pembe dostlarımız ; "bizim doğallığımızı bozmaya çalışmayın başaramazsınız...!" diyordu sanki..

Neyse ki ilçe pazarında bir çiftçi teyzenin pembelerden sattığını tespit ettikten sonra her hafta bir kaç kilo alarak nefsimi körlüyordum. Teyzenin de hiç insafı yoktu, bozulmuşları bile ucuza vermiyordu. Aslında biraz yumuşamış, sulanmış ve yanları ezilmiş olanlar daha lezzetliydi gibi....


Bu yıl karar verdim, elimizdeki geçen yıldan kalma tohumları güzelce fideleyecek kendime bir bahçe,köşe,sera gibi bir şeyler hazırlayıp orada sadece pembelerden üretecektim.

Öyle çok domates olacaktı ki patlayana çatlayana kadar tüketecek, eşe dosta verecek, ihtiyacımdan fazlasını da sos, konserve ya da derin dondurucuda saklamak suretiyle kışın da bu lezzetten mahrum kalmayacaktım.




Şu ana kadar planladıklarımın yarısı tamamlandı.

Sera tamam (Naylonu hariç), fideler hazırlanıp yerlerine ekildi, büyümeye başladılar.







Pembeler çiçek açtılar. Bir kısmı dökülse tutmasa da kalanlar ve de yeni açacak olanlar bize yeter diye umuyorum...















Ne yazık ki bazı yaprak ve çiçeklerde sineklere ve bitlere rastlamak bir hayli moralimi bozmadı değil..
Bir şekilde mücadele edip onları bertaraf etmem lazım. Doğal yöntemleri deneyerek mücadele etmeli onlarla.....
Mücevher gibi kıymetliyim dercesine güneşte nasıl da altın renginde parlıyor baksanıza......


http://www.pembedomates.org/